BIGtheme.net http://bigtheme.net/ecommerce/opencart OpenCart Templates
Ana Sayfa / Mehmet Pamak / Konferans / Elazığ´da “Kulluk Eksenli Hayat ve Dünyevileşme” konferansı

Elazığ´da “Kulluk Eksenli Hayat ve Dünyevileşme” konferansı

Karakoçan Hak-Der’in Elazığ’da düzenlediği “Kulluk Eksenli Hayat Tasavvuru ve Dünyevileşme Sapması” konferansı Orsan Düğün Salonunda 06.01.2018 Cumartesi akşamı gerçekleştirildi. Ömer Ülker’in daveti ve yozlaşma döneminin zor şartlarında bile her şeye rağmen istikameti koruma duyarlılığı yüksek bir grup Müslümanın katkı ve katılımıyla gerçekleşen organizasyon çerçevesinde Elazığ’a gelen İLKAV Başkanı Mehmet Pamak, konferansı müteakip bazı İslami grupların davetlerine de icabet ederek başka derneklerde de sohbetler gerçekleştirdi.

Ciddi ve duyarlılığın yüksek olduğu bir katılımla gerçekleşen konferans, Hafız Yusuf Kaya’nın Kur’an-ı Kerim ve mealini okumasıyla başladı. Hak-Der yöneticilerinden Alican Karadoğan’ın sunuş konuşmasını müteakip konferansına başlayan Pamak, konuşmasında Kur’an ayetleri ve vahyin ilk şahidi/güzel örneği olan Rasulün (s) mücadele sünneti çerçevesinde, öncelikle yaratılış amacımız, yalnız Allah’a kulluk yapma ve hayatımızı ibadet kılma mükellefiyetimiz, fert ve cemaat planında İslami sorumluluklarımız konularına dikkat çekti. Daha sonra ise, istikameti korumakta gösterilen zaafların sebepleri ile yaşanan büyük yozlaşma, dünyevileşme sapması ve bu halden kurtuluş yolu üzerinde durdu.

Tevhidi uyanış sürecindeki kesinti ve gerilemeye, yaşanan çözülme, savrulma dönemine ve siyasal iktidara eklemlenip savrulan büyük çoğunluğa rağmen konferansa beklenenin üzerinde bir katılımın olması, gidişatı sorgulayan ve çıkış yolu arayan umut verici ciddi bir potansiyelin varlığına işaret olarak yorumlandı. Duyarlı müslümanların gösterdikleri bu ciddi katılımın içinde, daha büyük fedakârlık yaparak başka illerden gelen müslümanların da bulunması ise duygusal ortamların oluşmasına sebep oldu.

Üç gün Elazığ ve çevresinde kalan Mehmet Pamak, bir gece ve günü de Karakoçan’a ayırdı. Karakoçan’da bir otelin salonunda gerçekleşen sohbet toplantısına birçok duyarlı müslüman iştirak etti. Tekrar Elazığ’a dönen Pamak, son gün de yine bir başka İslami grubun davetine icabet ederek bir başka sohbet gerçekleştirdi. Mehmet Pamak, konferans dışında yine ciddi bir katılımla gerçekleşen üç ayrı sohbet toplantısında da, ümmetin hali, Müslüman coğrafyasında yaşanan kaos ve çatışmalar, uygulanmaya çalışılan emperyalist proje ve operasyonlar, bütün bu kan ve gözyaşı ortamında bölgedeki ülke ve kimi örgütlerin halleri, tutumları, emperyalizmle ilişkileri, bölge halklarının hali ve çıkış yolu üzerine sunumlar yaptı. Bu sohbet toplantılarına katılanların soruları üzerine, tevhidi uyanış süreci öbeklerinin halinin değerlendirilmesiyle birlikte, yaşanan savrulmaların, gruplar arasındaki kopukluk ve ihtilafların sebepleri ve özlenen vahdetin şartları üzerinde de açıklamalarda bulundu.

Ayrıca Elazığ’da yaşayan başta Molla Mehmet Acar olmak üzere, uzun yıllardır hasta olan Hüseyin Ayaz gibi bazı eski dostlarına da özel ziyaretler gerçekleştirerek sağlık ve şifa dileğinde bulunan Mehmet Pamak, çok yoğun geçen, katılım seviyesi ve içerik bakımından ise Allah’ın (c) lütfuyla oldukça bereketli olduğu gözlemlenen üç günlük ziyaretini tamamlayarak 08.01.2018 saat 23.30’da Elazığ’dan ayrıldı.

HAK-DER

Not:Konferans ve sohbet toplantılarının bazı fotoğraflarını, konuşma içeriğiyle ilgili bazı başlıkları ve kısa bir özeti aşağıda ilginize sunuyoruz.

Konferans metninin ana başlıkları ve kısa bir özeti:

Pamak konferansına girişte şunları ifade etti:“Sadece Allah’a kulluk yapmak üzere yaratılarak, imtihan olunmak üzere yeryüzüne gönderildik. Yeryüzünde geçireceğimiz, Kur’an’da “çok kısa” ve “az bir geçimlik” olduğu sıkça vurgulanan imtihan hayatımız “hayatü’d dünya” olarak isimlendirilmiştir. İşte bu çok kısa süren imtihan alanı dünya hayatının ölüümle noktalanmasından sonra, hesap gününde sorgulanacak, tartılacak olan bu dünyadaki hayatımızda yapıp ettiklerimizin, tercihlerimizin sonucunda ahiret hayatımızın nasıl ve nerede geçeceği belirlenecek.

İnsanlar, iki alternatiften birisini tercih edeceklerdir. Ya yaratılış amacına uygun olarak yalnız Allah’ı İlah ve Rabb edinip, sadece Allah’a itaat-ibadet yaparak tevhid ve kulluk eksenli bir hayatı yaşayacaklar ve sonuçta Allah’ın rızasını kazanacaklardır. Ya da Allah’tan başkalarını da ilah edinip, başta heva olmak üzere Allah’tan gayrısına da itaat ederek, hayatlarının tamamını veya bir kısmını heva ve hevese göre düzenleyerek, ilahi hudutları ve ölçüleri aşarak, dünyevileşerek kaybedenlerden olacaklardır.”

Konferansta işlenen konuların ana başlıkları:

I – Yaratılış amacımız, Kur’an’ın indiriliş amacı ve yükümlülüklerimiz

1 – Fıtrat ve evrendeki ayetleri muhtevi hilkat kitabı (Afaktaki ve enfüsteki ayetler) üzerine tefekkür edilmesine, Hakikat kitabı Kur’an’ın hakkıyla tilavet edilmesine, tertilen okunmasına dair ayetlerle, Allah’ın kevni ve vahyi ayetlerinin okunması ve tefekkürü için yol gösterilir.

2- Yalnız Allah’a kulluk yapmak, yalnız O’nun emirlerine, şeriatına, kurallarına itaat etmek için yaratıldık. Bütün Rasuller de, Allah’tan başka ilah olmadığını ve sadece O’na ibadet/kulluk yapılması gerektiğini tebliğ etmek, hak ile batılı ayrıştırarak Allah’ın kullarını hak yola yönlendirmek amacıyla gönderilmişlerdir:

3 – Kulluk bilincine sahip olmak, Dünyevileşme sapmasından ve hevanın ilahlığından korunmak için, Ahirete Yakin/kesin biçimde İman etmek gerekir.

4 – Dünyada, bir şeyi yapmak ya da yapmamak suretiyle yapılan yanlış tercihlerle, (vahye aykırı tutum ve davranışlarla, yani tercih edilen hayat tarzıyla, hayatı Kur’an’a uygun yaşamamakla)din (hesap/ceza)gününü/ahireti hâl ile yalanlamaya (hâl ile inkâra)dikkat çeken ayetler üzerinde tefekkür edilmeli ve hal ile inkara düşmekten sakınılmalıdır.

5 – Dünyanın ahiretin tarlası olarak vahiyle inşa edilmesi suretiyle ahiret için salih ameller biriktirmeye çağıran, dünya için biriktirme tutkusuna, dünyevileşme belasına karşı uyaran, hayatın bütün alanlarında Allah’ın unutulmaması ve zikrinden yüz çevrilmemesi gerektiğine ve bunun imanın ispatı ve gereği olduğuna dikkat çeken ayetler üzerinde düşünülmeli ve ölüm gelene kadar ahiret için salih ameller biriktirme yarışı içinde olunmalıdır.

6 – Tevhidi bir imanla İman-amel bütünlüğü içinde, sadece Allah’a kulluk yaparak hayatımızı ibadet kılmakla yükümlüyüz.

a – İmansız salih amel olmaz, salih amel olmadan iman yaşayamaz. İman amel bütünlüğü içinde hayatı ibadet kılma sorumluluğunu hatırlatan ayetler:

b – Yalnız Allah’a kulluk için, bütün hayatın, kendisinden daha güzel renk olmayan Allah’ın rengiyle/boyasıyla boyanması gerekiyor.

7 – Allah’a kulluğun alternatifi şeytana, taguta ve hevaya kulluk ve ibadet yapmaktır.

8 –Yalnız Allah’a kulluğun en temel gereği şudur; hükmün sadece Allah’a ait olduğuna iman edilmeli ve hayatın bütün alanları ilahi hükümlere uygun biçimde düzenlenmelidir.

9 – Şeytanın, hevanın ve tagutların sebep oldukları dünyevileşme tuzağına düşmemek için sürekli ahiret ve hesabı gündemin birinci maddesi yapan, sadece Allah’a itaat ve kulluk yapma bilincini diri tutan bir uyanıklık ve duyarlılık içinde olmak gerekir. Vahye tabi olmak dirilmek, aksi ölüm demektir.

a – Göklerde ve yerde olan her şey nasıl büyüklenmeden Rabbine itaat ediyorsa, sizler de tutarlı olun, ahdinize sadakat gösterin ve bildiğiniz ve insanlara da söylediğiniz Rabbinizin emirlerine/vahye önce kendiniz uyun uyarısını yapan ayetler muvacehesinde halimizi sorgulayıp ıslah etmeli, tutarlı mü’minler olmaya çalışamlıyız:

b – Müslüman şahsiyetin, ferdi ve cemaat planda şahidlik /örneklik yapması ve böylece hal ile tebliği gerçekleştirerek, dünyevileşmeden korunması:

c – Kur’an ile büyük cihad hiçbir zaman ve şartta asla terk edilmemelidir.

d – Dünyevileşmenin, yozlaşmanın, anlam ve değer kaybının en önemli sebebi Kur’an’ın mehcur bırakılmasıdır.

10 – Hayatın herhangi bir alanında Rabbini unutan ve O’nun zikrinden (vahiyden) yüz çeviren insan, saparak Rabbine ve kendine yabancılaşır, dünyevileşir

II – Kulluk Bilincinin Belirleyiciliği ve Dünyevileşme.

Kulluk bilincine sahip olmak; bündeminin birinci maddesine sürekli olarak, “sadece Allah’a kulluk yapma ve ahrette hesap verme duyarlılığını” yerleştirmek ve bütün hayatını bu bilinçle inşa ve ihya etme çabası göstermektir. Kulluk ve ahiret eksenli hayat tasavvuruna sahip olmak ve hayatını bu eksen etrafında şekillendirmektir.

a- Arzın hangi bölgesinde, hangi zaman diliminde ve hangi şartlar altında bulunursak bulunalım, her zaman gündemimizin birinci maddesi, daha sonraki gündem maddelerini de belirleyici rol oynamak üzere, yaratılış gayemiz olan yalnız Allah’a kulluk olmalıdır.

b- Kulluk ve ahiret eksenli hayat tasavvurumuzu sosyalleştirmek, Rabbimize nasıl kulluk yapabileceğimizi öğrenmek için Kur’an’ı hakkıyla okuyup öğüt almak ve Allah’ın hükümlerini iman-amel bütünlüğü içinde hayata hâkim kılmak, hayatımızı ibadet kılmak olmalıdır.

c- Sürekli bu bilinçle, bu şuurla, Allah’ı razı edebilecek amellerde bulunmak, kınayıcının kınamasından hiçbir zaman korkmadan sadece Allah’a kul olmanın imkânlarını aramak, oluşturmak bir Müslüman olarak en öncelikli ve sürekli gündemimiz olmalıdır.

d- Hayatımızda, davranışlarımızda, ticaretimizde, siyasetimizde, sözlerimizde, amellerimizde, sosyal ilişkilerimizde, aile ve komşuluk ilişkilerimizde, hâsılı bütün bireysel ve toplumsal pratiğimizde sadece Allah’ın rızasını gözetmek, sadece ve sadece Rabbimizin emrettiği gibi yaşamak, her zaman ve zeminde ilk gündem maddemiz olmalıdır.

e- Temel dayanağımız Kur’an’ı belirleyici kılarak, Resulün ve ilk Kur’an neslinin yolunda, bulunduğumuz zaman ve zeminde çağımızın Kur’an toplumunu oluşturma cehd ve gayreti içinde olmak, din günü ve uhrevi hesabı gündemimizden hiç çıkarmadan, Kur’an’ın ışığında ahiret eksenli bir hayatı yaşamak her zaman ilk sıradaki işimiz olmalı ve bu ilk gündem maddesi ardından gelen bütün gündemlerimizi de yönlendirici, sınırlandırıcı ve belirleyici bir rol oynamalıdır.

f- Böyle olunca, hayatımızın diğer gündem maddelerinde yer alan her şey de, ilk maddedeki ölçüye uyum sağlayınca hepsi ibadet olma vasfı kazanacak ve sonuçta hayat ibadet kılınmış olacaktır.

Halbuki pratikte çoğunlukla yapıldığı gibi, gündemin birinci maddesine diğerlerinden birisi yerleşirse, kulluk eksenli mesela zengin olmak, kariyer yapmak, iktidar olmak, dünya ekinini/kazancını arttırmak vb birinci maddeye yerleşirse, yani her şeye rağmen zengin olmak, kariyer yapmak, ya da iktidar olmak, dünya kazancını arttırmak, dünyada rahat yaşamak hedef alınırsa, kulluk daha sonraki maddelerde ikinci plana düşürülürse, ilk maddede yer alan hedefler gündemin sonraki maddelerine düşürülmüş olan kulluğu belirlemeye, sınırlamaya başlayacaktır. Sonuçta da artık bu ilk hedeflere ulaşmaya engel olmayacak kadar kulluk yapma noktasına sürüklenmek kaçınılmaz olacak, hevanın ilahlığı ve şirk meydana gelecektir.

III – Dünya Hayatı ve sekülerleşme/Dünyevileşme.

IV – Bahçe Sahipleri Kıssası, Tâlût’un ordusu, Nuh(as)’ın oğlu ve Uhud okçuları misalleri ve günümüz Müslümanları.

V – Dünyevileşmenin en önemli göstergesi İSRAF’tır. İlahi Ölçüleri aşan her fiil israftır. Allah israf edenleri sevmez.

VI – Kur’an’da yer alan, ahirette/hesap gününde fayda vermeyen pişmanlıkla kahrolup geri döndürülme isteği ve geri döndürülme halinde salih amel yapmak üzere taahhütte bulunmaya dair tespitler:

VII – Kur’an’da ahiretteki tartışmaların hatırlatılması suretiyle dünyada atılacak adımlara, tutulacak yola dikkat etmeye dair yönlendirme yapılır: 

VIII – Kur’an ve ibadetlerin arasının kesilmemesine, ibadetlerin parçalanmadan ubudiyet bütünlüğü içinde yapılması halinde etkili ve dönüştürücü olacağına dikkat çeken, Kitabı, dini bölüp parçalamamaya çağıran,ibadetlerin bütünlük içinde arındırıcı-inşa edici olduğuna dikkat çekenve hayatı (kamu-özel, bireysel-toplumsal diye) bölmeden hayatın bütününe Kitabın bütününü hakim kılmaya yönlendiren ayetler gündemimize hakim olmalıdır.

IX – Dünyevileşme belasından korunmak için, Kur’an’la bağı kesilmeden huşu içinde ve ubudiyet bütünlüğü korunarak yapılan ibadetlerin, salih amellerin kötülükleri giderdiğine, günahlar ve ibadetlerin hayatı ele geçirme mücadelesine dikkat çeken ayetlerin de üzerinde tefekkür edilmeli ve gereği yerine getirilmelidir.  

X – İbadetler ve Günahlar Birbirini  Hayattan Kovmaya Çalışırlar.

XI – AKP Döneminde sekülerleşme/Dünyevileşme Özellikle Müslümanlar Zaviyesinden Zirveye Ulaşmıştır. Edoğan’ın ve Kadrosunun Laikliği Benimsetmeye Yönelik Propaganda Konuşmaları

– Araştırmalara göre, AKP Döneminde, “Dindar” olduğunu söyleyen ve beş vakit namaz kılan kesimde sekülerleşme ve laikliği içselleştirme oranı çok yükselmiştir

– AKP döneminde İmam Hatiplilerde namaz kılma oranı halkın gerisine düşmüş ve sekülerleşme, laikliği benimseme oranı yükselmiştir.

– AKP Döneminde Dünyevileşmenin Zirve Yapmasının Sebepleri

Erdoğan ve AKP’nin İslam’ı tahrif eden laiklik ve demokrasiyle İslam’ın bağdaştığı iddiaları, hatta liberal ekonomi politikalarını İslami gösterme çabaları karşısında, İslami kesimde genel olarak takınılan edilgen tutum, bu söylemlerinde ısrar ettiği halde verilen aktif destek, yapılan “taraf olma” çağrısı ve Erdoğan’ın laik sistem içi mücadelesini İslami görme ve gösterme zaafı, onu ve yolunu ısrarla “İslamcı” olarak niteleme ve “meşrulaştırmaya” çalışma sonucunu doğurmuş ve birçok Müslümanın sistem içi laik bir partiye ve onun üzerinden sisteme eklemlenmelerine yol açmıştır.

Eğer Müslümanlar, AKP’ye taraftar yazılıp hem Kur’an’a, hem de laik bir partiye destek olmaya çağıran iki daveti birden yapacaklarına, sadece tevhide davette ısrar ederek bağımsız İslâmî kimlikli güçlü bir yapı oluşturup hem davetin muhatapları bakımından güzel örnek, hem de tevhidî uyanış süreci için istikameti gösteren bir yol işareti olabilselerdi sonuç böyle olmayabilirdi. Nebevi yöntemi tâkip ederek istikameti koruyabilselerdi, tevhidî davet ve vahye şahidlikte ısrar etselerdi, durum bu kadar vahim olmayabilirdi. Eğer AKP’nin peşine takılmak yerine böyle örnek bağımsız İslâmî kimlikli bir yapı kuşatıcı biçimde ortaya çıkarılsaydı, genel anlamda ne bu kadar yaygın ve derin bir dünyevileşme, sekülerleşme, yozlaşma ve çürüme yaşanırdı, ne de tevhidî birikim sistem içinde böyle eriyerek ya da kirlenerek İslâmî ve insanî duyarlılıklarını bile kaybedecek bir konuma sürüklenirdi.

Ancak, toplumu tevhidî istikamette dönüştürme ve vahiyle yeniden inşa etme sorumluluğu taşıyanların laik sistem içi kirli politikanın içine aktif biçimde girmeleri çok büyük zararlara yol açtı. Ne hâle gelindi? Laik demokratik iktidara eklemlenmek Müslümanları nasıl dönüştürdü? Ne kadar büyük bir kirlenme yaşandı? En temel duyarlılıklar nasıl oldu da bu derece kaybedildi? Üstelik bütün bu kirlenme ve yozlaşmaların, haksızlık, adaletsizlik, yolsuzluk vb. birçok kötülüğün faturası, doğrudan İslam’a ve Müslümanlara kesildi. Çünkü bağımsız İslami kimlikli alternatif temiz bir yapı ortaya konmayıp AKP içinde yer alınınca, medyada ve kamuoyu önünde sürekli AKP savunuculuğu ve aktif destekçiliği yapılınca AKP liderliğinin aynı zamanda İslam’ı ve Müslümanları da temsil ettiği imajının oluşmasına yol açıldı. Bu yüzden iktidarın kirliliği, AKP içi kavgalar birçok Müslüman kesimi de kuşattı. Bütün bunlara değer miydi? Bu kirli ve yozlaştırıcı zeminden bir an önce uzaklaşılması gerektiği neden hâlâ akledilemiyor? Üstelik iktidarla bu kadar iç içe olmanın ve yıllarca medyada savunuculuğunu yapmanın, aktif destekçi ve taraf olmanın, hatta başkalarını da “tarafını belli etmeye çağırmanın” sonucu davetçi vasıflarını da yok etmiştir.

– AKP Döneminde Yaşanan Yaygın Sekülerleşme, Başörtülüleri de Kuşatıp Büyük Ölçüde Yozlaştırdı

– Demokratikleşme ve Seküleşme Sonucunda “Takva Elbisesi Yırtıklar” Modası Hızla Yaygınlaşıyor

– 15 Temmuz Sonrasında AKP, İzzeti Hâlâ Mustafa Kemal’in Yanında Arıyor, Kemalizme Başörtüsü Giydirerek Aldanıyor ve Aldatıyor

Pamak, konferansının sonunda içine sürüklenilen büyük yozlaşma hakkında sonuç ve çıkış yolu mahiyetinde de özetle aşağıdaki tespitleri ve teklifleri gündemleştirdi:

XII – Dünyevileşme hastalığının Müslümanları getirdiği nokta ve çıkış yolu.

Genel olarak Müslümanlar olarak halimizi sorguladığımızda hiç de iç açıcı bir durumun olmadığı anlaşılacaktır. Genel hatlarıyla Müslümanların büyük çoğunluğunun hali şudur: heva ve arzuların dürtüsüyle ve çevre etkilemesiyle fücura, rucza(pisliğe) bulaşıp da bu kirlenmenin farkında olmamak. İslami ve insani duyarlılıkların giderek azalması ve halin kanıksanması. Allah’ın emir ve yasaklarına riayette daha duyarsız, daha lakayt davranılması, Allah’a© ve Rasulüne(s) itaatte daha gevşek olunması, namazlarda geciktirmelerin ve giderek kaçırmaların, unutmaların yaşanır hale gelmesi ve artması. Sorumluluk bilincinin fülulaşması, giderek kaybolması.  Salih amellerde azalma, tembellik, boş vermenin insanı kuşatması.

Ahiret’in gündemimizi belirlemekten çıkması, Müslümanların bir araya geldiklerinde gündemlerini, muhabbetlerinin eksenini, ağırlıkla dünyevi konuların, ev, araba, kıyafet, tüketim harcamaları, tatil ve eğlence, futbol, müzik vb. konuların teşkil ediyor hale gelmesi. Televizyon-Bilgisayar-cep telefonu, internet ve sanal dünya şeytan üçgeninde kaybolunması, filim, maç izleme, müzik, eğlence programı vb boş işlerde dalanlarla birlikte dalınması, hayatların bu alanlarda kirletilip çürütülmesi, zamanın israf edilmesi ve üstelik bunun bir sapma olduğunun farkında da olunmaması. Gece yarılarına kadar sanal alemde dalanlarla birlikte dalınması sebebiyle genellikle sabah namazlarına, hatta öğlen namazlarına bile kalkılamaması ve bu halin giderek kalıcı bir durum arz etmesi.

Ahiret ve hesap bilincinin belirleyici olduğu, İslami mücadele, hayatımızı İslamlaştırma, Rabbimizi razı etme, hayatımızı ibadet kılma gündemleri yerine büyük ve yoğun zaafların yaşanıyor olması. Başta Kur’an’ı hakkıyla okumak olmak üzere; kendimizi, dünyamızı, toplumumuzu ve hayatımızı tanıma ve inşa etme amaçlı okumaların tamamen gündemden çıkması. Ve bütün bu konularda yapılanların, yapılmayanların, yapılması gerekenlerin neredeyse hiç yer almadığı gündemlerde kaybolunması.

Allah (c) ve Rasulü’nün (s) açık uyarılarına rağmen, akıdevi bir sorumluluk olan Emr-i Bil maruf ve nehyi anil münker sorumluluğunun yerine getirilmesinde yaşanan tavsama, zayıflama veya tükeniş. Hatta bu sorumluluğu sürdürmek isteyenlere yönelik tepki ve kınamaların yaygınlaşması. Bireyselliğin, bencilliğin yaygınlaşması, rehavet ve konformizm içinde kendi kendine yeterli olunduğu, başkasına ihtiyacı olmadığı zannına kapılanların artması. Sadece kendi merkezli düşünen, cemaat ve toplumsallıktan ve bunun getireceği ilave yük ve sorumluluktan kaçan, başkaları için fedakarlık yapma hasletinin yitirildiği, sadece kendisi ve en fazla çekirdek ailesi için yaşayan,toplumsal sorunlara ve ümmetin sıkıntılarına ilgi duymayan bir hale gelinmesi. Dünya hayatının hazzına, menfaatlerine, kazancına ve tüketimine kilitlenmiş, bu hayattan aldığı lezzeti, zevki, keyfi arttırmayı hedef edinmiş seküler bir zihniyetin Müslümanları kuşatır hale gelmesi. Hayatın/ömrün israfı başta olmak üzere, vaktin ve nakdin israfının artması buna karşılık infak’ın azalması, hatta yok olması.

Bu durumdan kurtulmak istiyorsak;bizi bu hale düşüren sebepleri tasfiye edip hayatımızdan kovarak, Kur’an’ı hakkıyla okuyup, kulluk eksenli bir hayatı esas almaya, tevhidi bir imanı içselleştirerek, takvayı hakkıyla kuşanarak, Allah yolunda hakkıyla cihadı ikame ederek, Kur’an ile “büyük cihadı” sürekli kılmaya çalışmalıyız. İman-amel bütünlüğünde hayatımızı ibadet kılmaya, bütün hayat alanlarında sadece Allah’a secde etmeye, hayatımızı Allah’a rüku ve secde ettirmeye, hayatın bütününe Kur’an’ın bütününü hakim kılmaya çaba göstermeliyiz. Yakîn bir ahiret imanını ve hesap bilincini diri tutup, fıtrat ile vahyi bütünleştirip, dünya hayatımızı ahiretin tarlası olarak değerlendirmeye, hayatın hiçbir alanını Allah’tan ve dininden soyutlamamaya çalışmalıyız.

Bireysellik ve konformizm ekseninde kapitalist tüketim kültürünün sekülerleşme tuzağına karşı uyanık olmalı, kısacık ve az bir geçimlikten ibaret olan dünyanın süsleri, malı, makamı ve ticareti, zevkleri, hazları ve hırsları uğruna, hayatımızı ve imkanlarımızı israf ederek, ahiretimizi heba edecek bir ahmaklıktan uzak durmalıyız. Sonuç olarak dünyevileşerek dünyada rezilliğe, ahirette ise şedit azaba sürüklenmekten Allah’a sığınmalıyız. Her an ölecekmiş gibi ölüme hazır bulunmaya ve sürekli halimizi sorgulayıp hesaba çekmeye ve ruczdan arınmaya çalışmalıyız. “Verrucze fehcur” (Müddessir 5) ilahi emri gereğince, akıdevi ve ahlaki pislikler başta olmak üzere bütün dünyevi kirlenmelerden hicret etme çabamızı daima canlı tutmalıyız. Dünyevileşmekten kurtulmak için, bu, aklımızı, şahsiyetimizi, hayatımızı ruczdan arındırma ve vahiyle inşa çabamızı sürekli kılmalıyız.”

 

İlginizi çekebilir

Aksa Tufanı Oyunu Bozdu

Erdoğan başta olmak üzere bütün bölge ülkelerinin yöneticileri ise, o süreçte işgalci siyonist terörist İsrail ile normalleşme politikası yürütüyorlardı. Gazze müslüman Filistin halkının elinde olduğu süreçte bile bu halka ait doğalgaz rezervlerini İsrail gasp etmiş ve çaldığı bu gazı satmaya bile başlamıştı. Erdoğan ise hırsızın çaldığı bu gazın İsrail'e/hırsıza aidiyietini kabul edip hırsızla işbirliği yaparak bu çalıntı gazı Türkiye sahasından geçecek boru hattıyla Avrupa'ya ihraç edilmesinde hırsızla işbirliği konusunda 2022 yılında terörist İsrail Cumhurbaşkanı Herzog u Türkiye'de ailece ağırlayıp anlaşma yapmıştı.