BIGtheme.net http://bigtheme.net/ecommerce/opencart OpenCart Templates
Ana Sayfa / Mehmet Pamak / Makale (sayfa 9)

Makale

Ölümün Yol Açtığı Duygusallıkla Feda Edilen İlkeler

Müslümanlar, duygularını kabartacak her süreçte kolayca savruluveriyorlar. Duyguların ve heyecanların belirleyici olduğu, aklın ve vahyin denetiminden çıktığı anlar, savrulma riskinin, ölçüsüz ve ilkesiz davranmanın zirveye çıktığı anlardır. Böyle anlara örnek olarak, Tayyip Erdoğan’ın DAVOS’taki çıkışının akabinde yaşanan ilkesizlikleri, ya da Filistin İslami direnişinin en zor şartlara rağmen koruduğu ölçü ve ilkelerin, sözüm ona Gazze’ye yardım adına nasıl feda ediliverdiğini, seçim sürecinde medyatik propagandaların da tahrikiyle yapılan duygusal ve ölçüsüz tartışmaları gösterebiliriz. Bir de, toplumda tanınmış kimi erdemli insanların ölümü sonrasında yaşanan ölçüsüz ve ilkesiz tutumları zikredebiliriz ki, yazımızda bu konu üzerinde durmaya çalışacağız. Ölüm Vahyi Ölçüleri Unutmaya Değil Hatırlamaya Vesile ...

Devamı »

İnkılâbî Yol Şiddeti Değil Gönüllü Toplumsal Değişimi Esas Alır

Bazı kardeşlerimiz, hak ya da batıl bütün inançların “şiddete dayalı yıkımı ve yıkılanın yerine yenisini ikame etmeyi” ya da “hâkim egemen güçlerin, kurulu düzenlerin koyduğu kurallar/ kanunlar ve sınırlar içinde kalarak ve mevcud yapıyı ıslah etmeyi, yıkmadan yeniden yapmayı..” hedef edindiklerini, sistemleri ya da yönetimleri değiştirmenin esas olarak bu iki yöntemle sağlandığını iddia etmektedirler. Bizim Kur’an ve siyer okumalarımızla ulaştığımız sonuç bunun tam tersidir. Ve bu konudaki geniş boyutlu delile dayalı açıklarımızı daha önceki yazılarımızda ifade etmiş bulunuyoruz. Merak edenler bundan önceki yazılarımızı bir daha okuyabilirler. Şu kadarını tekrar etmekte fayda var ki, kanaatimizce yukarıda zikredilen iki yöntem de batıl ...

Devamı »

Hak Yolda ‘Marjinallik’ Şereftir

Tevhidi kesim içindeki bazı kimselerin, çeşitli nedenlerin etkisiyle, takip etmeleri gerekli uzun soluklu Peygamberi yolu, sıkıntılı ve zorlu yanları da olan vahye uygun yöntemi terk ederek kısa vadeli hesap ve çıkarların dürtüsüyle ve konjonktürel etkilerle sistem içi gayri İslami yöntemlerden medet ummaya başladıklarını ibretle gözlemlemekteyiz. Bugün artık, Batının modern paradigmasının iyice tükendiği, bu seküler paradigmanın en önemli iki üretimi olan komünist ve kapitalist sistemlerin / modellerin ardı ardına çöktüğü, çökerken de geride tam anlamıyla çürümüş, hukuki, siyasi, ekonomik, kültürel ve ahlaki yönden yozlaşmış, insani erdemler ve insanlık onuru zaviyesinden tamamen dibe vurmuş cahili toplumlar bıraktığı gerçeği çok çarpıcı bir sonuç ...

Devamı »

Siyasal Değişim Sosyal Değişimin Sonucudur

Öncelikle ifade etmeliyiz ki, tevhidi mücadele iktidar eksenli değil, kulluk eksenli bir mücadeledir. Amaç, tevhidi bilince ulaşmış ve vahyin şahidliğini yapan davetçilerle ve örgütlü bir biçimde, insanları, yalnız Allah’a kul olmaya çağırmak, kula kulluktan kurtulmalarına, zincirlerinden boşanmalarına ve çevrelerine örülmüş duvarları yıkarak içine gömüldükleri zindanların karanlıklarından Kur’an’ın aydınlığına çıkmalarına ve sonuçta iki dünyada da saadete ulaşmalarına vesile olmaktır. Daha önce değişik yazılarımızda şu ifadelere yer vermiştik.“Tevhidi istikameti bulamayan kitlelerin, özgürlük ve adalet arayışı ile şer yerine ‘ehven-i şerr’e yönelmeleri mazur, hatta şerr’in en şedidinden kaçış anlamında görece bir olumluluk iken, muvahhid mü’minlerin ‘ehven-i şerr’e yönelmeleri, ‘iyi’ ve ‘maruf’ olanı teşkil ...

Devamı »

Darbe/Çete Düzeninde Genelkurmay’a Sorularımız

Yeni sistem, laik batıcı Kemalizmi, Türk ulusalcılığını, resmi ideolojiyi dinleştirip bütün topluma dayatınca; başlangıçta İslami kimlik, İslam hukuku/şeriatı, ümmet bilinci ve Müslüman halk ötekileştirilip, düşmanlaştırıldı. Tehdit ve tehlike algısında 1. sıraya oturtuldu. Daha sonra bu tercihin kaçınılmaz sonucu olarak, Türk ulusalcısı resmi ideoloji önünde engel görülen Kürt kimliği, Kürt anadili de ötekileştirilip, düşman ve tehdit algısının 2. sırasına yerleştirildi. Sistemin ömrü sürekli, bu iki kimlikten oluşturulan “iç düşman”a karşı savaşmakla ve bu savaş ortamında üretilen sorunlarla boğuşmakla geçti. Zaman içinde konjonktürel düşmanlar (Komünizm) icad edilse de, ilk iki “düşman”a karşı teyakkuz hali ve çatışma süreklilik arz etti. Bu sebeple, sisteme ...

Devamı »

Derneklerimizi kapatabilirsiniz ama bizi asla susturamazsınız

Özgür-Der Genel Merkezi’nin çağrısıyla İLKAV dahil kimi kuruluşların da altına imza attığı, bir asra yaklaşan uzun bir zaman diliminde karşılaştığımız haksızlıklara itaat etmemeye, resmi ideolojinin dayatıldığı törenlere tavır almaya dair “İnancımızın ve Kimliğimizin Aşağılandığı; Resmi İdeolojinin Dayatıldığı Törenlere Tavır Alalım!” başlıklı bildiri İstanbul Valiliği’nin savcılığa suç duyurusunda bulunması ve Özgür-Der’in feshedilmesini talep etmesiyle karşılık buldu. İstanbul Valiliği, Özgür-Der’in amacı dışına çıkarak vatandaşı ayrımcılığa, kutuplaşmaya ve bölücülüğe sevk etmekte olduğunu iddia etmekle kalmamış, ahlaka da aykırı davrandığını iddia etmiştir. Türk ulusalcılığını ve seküler Batı kültürünü Müslüman bir halka 80 yıldır şiddete dayalı uygulamalarla jakobence dayatan resmi ideoloji, ayrımcılık, kutuplaşma ve bölücülük ...

Devamı »

Filistin İslami Direnişi ve Sorumluluklarımız

Yüzyıllara sâri dönemde Ümmet-i Muhammed’in, Kur’an’ı terk edilmiş bırakması ve Resulullah (s)’ın yolundan, sünnetinden, güzel örnekliğinden uzaklaşması sebebiyle, tevhidi niteliğini kaybederek ümmet olma vasfını ve zindeliğini yitirmesi süreci yaşandı. Evet, ümmet olarak, topluca sarılmakla ve dağılıp ayrılmamakla emrolunduğumuz Kur’an’ı (Allah’ın ipini-Hablullah’ı)1 terk edilmiş bıraktığımız2 bu tarihsel süreçte, önce dini parçaladık,3 sonra üretilmiş farklı iplere tutunduk ve insanları bu farklı iplere tutunmaya çağırdık. Kur’an’dan ve tevhidden uzaklaştıkça vahdetten de uzaklaşıp ümmeti parçaladık ve dağıldık. Sonuçta Rabbimizin uyarısı gerçekleşti ve gücümüzü, rüzgarımızı yitirdik.4 Kur’an’a dayalı akide yitirilince, Resul’ün sahih sünneti terk edilince, tarihsel süreçte dine birçok bidat ve hurafe katıldı. Saltanat sapması, ...

Devamı »

İslami ve Kürt Kimliğine En Vahşice Zulümleri Yapan, Başörtüsünü Yasaklayıp, DTP’yi Kapatan Türkiye mi, Yoksa İsviçre mi, Daha Çok İslam Düşmanı ve Irkçıdır?

Türkiye’deki İslam, hukuk ve özgürlük düşmanlığının başını çeken CHP’nin lideri Baykal, İslam şeriatına karşı savaşan, İslam’ı düşman ilan eden statükonun savunuculuğunu üstlenen, hak, hukuk ve özgürlük açılımlarının önünde en sert tavırlar takınan ve “50 yıl dağa çıkmaktan” bahseden MHP ve İslam düşmanı oligarşik diktatörlüğün destekçisi kartel medyası bile, minare yasağı referandumu sebebiyle İsviçre’yi, kendi hallerinden utanmadan İslam düşmanlığı ve ırkçılık ile suçladılar. Hâlbuki bunca zulüm ve hukuksuzlukla Türkiye’yi fiilen yöneten oligarşi ile halen onu hukuka uyduracak tedbirleri alamayan siyasiler, İsviçre’yi eleştirmeden önce iğneyi kendilerine batırıp, utanç içinde başlarını yere eğmelidirler. İslami ve Kürt Kimliğine En Vahşice Zulümleri Yapan, Başörtüsünü Yasaklayıp, ...

Devamı »

Hayatımızı, Gündemimizi, Yöntemimizi ve Mücadelemizi Vahiy Belirlemelidir

Anladığım kadarıyla, “Haksözhaber sitesi”, haberleri ve iktibas yazılarıyla farklı düşüncelere ve etkinliklere de yer veren bir platformdur. Yine bildiğim kadarıyla, “Düşünce Platformu” bölümünde Haksöz çizgisiyle hiç değilse temel ilkeler alanında mutabakat arz eden, ancak yorum ve içtihada dayalı konularda farklılıkları olan şahsiyetlerin düşünce yazılarına yer verilmektedir. Ancak bir süredir AKP ve Tayyip Erdoğan hakkında abartılı yüceltmeler içeren ya da AKP’ye oy vermeye çağıran yazılar bu bölümde yayınlanmaktadır. Tespit edebildiğim kadarıyla dört yazarın bu konularda, Erdoğan’ı yücelten ve okuyucuyu AKP’ye oy vermeye yönlendiren yazıları yayınlanmış bulunmaktadır. Bu tür demokratik seküler kirlenmeden kendisini koruyan ve her şartta tevhidi mücadelenin ilkeleri istikametindeki yürüyüşünden ...

Devamı »

Medya İhtiyacımız, Sorumluluklarımız ve Vakit Gazetesi

Bundan önceki, “Vakit Gazetesini de, Eleştiri Ahlakını da İslami Ölçüler İçinde Ele Almalıyız” başlıklı yazımızda; “Dinimizin temel ilke, değer ve ölçülerine aykırılık yapanlara, kim olursa olsun ayrım gözetmeden “emr-i bil maruf nehy-i anil münker” görevimiz gereği eleştiriler yapmanın önemli bir sorumluluğumuz ve bunu Allah’ı razı etmek amacıyla ve kulluk bilincimiz gereğince yerine getirmek zorunluluğumuz olduğunu” ifade etmiştik. İşte bu çerçevedeki İslami sorumluluğumuz gereğince, tabii ki Vakit Gazetesi’ni de eleştirebiliriz. Eleştirilerimizi, mümkün olduğunca duygularımızı belirleyici kılmadan, gücümüz yettiğince objektif kalmaya çalışarak, sadece vahyin ölçülerini, mü’minin Kur’an’daki özelliklerini, Resulullah (s)’in sünnetini, Kur’an ahlakını esas alarak yapmaya çalışmalıyız. İşte bu yazıda yerine getirmeye ...

Devamı »

Kemalizm Dininin Kuşatması Altında Niteliksizleşme ve Toplumsal Yozlaşma

Bilindiği üzere, Batıyı taklit ederken, paganist Batıkültürünün bütün sapmalarını ithal ederek, “Aydınlanma” adı altında, Ortaçağdogmatizminden Grekputperestliğine kadar karanlıkların bütün tonlarını birleştirip zifiri karanlıklara doğru savrulan Kemalistler, ülkemize ve halkımıza modernleşme adı altında dogmatizmi dayatmışlardır. Avrupa’yı taklit ederken, galiba yanlışlıkla ortaçağ Avrupa’sını taklit etmişler, kilisenin yerine de seküler okulları oturtmuşlar, öğretmenleri de seküler rahip haline getirip, tıpkı ortaçağ kilisesi gibi toplumu dogmatik bir kuşatma altına almışlardır. Üstelik heva, zan ve taklitle ürettikleri seküler kutsallarını, bütün topluma, başta Müslümanlar olmak üzere, resmi ideolojiyi benimsemeyen bütün kesimlere İstiklal Mahkemeleri terörü ve şiddete dayalı zulüm politikalarıyla zorla benimsetmeye çalışmışlar, derin ve yaygın ıstıraplara yol ...

Devamı »

Vakit Gazetesini de, Eleştiri Ahlakını da İslami Ölçüler İçinde Ele Almalıyız

Dinimizin temel ilke, değer ve ölçülerine aykırılık yapanlara, üstelik bu yaptıklarının İslam’a da uygun olduğunu iddia ederek Allah’ın dinine zarar verenlere, kim olursa olsun ayrım gözetmeden “emr-i bil maruf” görevimiz gereği eleştiriler yapmanın önemli bir sorumluluk olduğunu kabul etmek ve gereğini de yerine getirmek zorundayız. Bu anlamdaki eleştirilerimizi ve Allah’ın emrettiği, Resulünün (s) ise terk etmemiz halinde düşeceğimiz konumları hatırlatarak açıkça uyardığı “emr-i bil maruf nehy-i anil münker” sorumluğumuzu, Allah’ı razı etmek amacıyla ve kulluk bilincimiz gereğince yerine getirmek zorunluluğumuz vardır. Emr-i bil maruf ve eleştiri sorumluluğu yerine getirilmezse yozlaşma ve helâk bütün toplumu kuşatır. “Emr-i bil maruf nehy-i anil ...

Devamı »

Kemalizm Dininin Dayatmalarına Karşı Çıkmanın İslami Mücadeledeki Yeri ve Önemi

Haksöz:Resmi törenlere ilişkin tavır konusu İslami mücadele bağlamında nereye oturtulabilir? Bu ülkede 85 yıldır topluma zorla kabul ettirilmek istenen, farklı din ve inançtaki bütün kesimlerin, bağlılık andı içmek, törenlerine katılmak, tazimde bulunmak zorunda tutulduğu Kemalizm dini artık bütün toplumsal kesimlerde tartışılmaktadır. Ülkeyi ve bütün toplumsal kesimleri kuşatması altında tutan bu ideolojik dogmatizm artık daha açıktan sorgulanmaktadır. Bizim çok önceden beri sorgulayıp, itiraz ettiğimiz ve bu sebeple de pek çoğumuzun bedeller ödeyerek geldiğimiz bir süreç sonucunda, böyle bir noktaya gelinmiş olması ve artık bağnaz Kemalist bir azınlık dışında her kesimden aydınların, yazarların bu dogmatizmi, yol açtığı ıstırapları, yozlaşmayı ve çürümeyi sorguluyor ...

Devamı »

Kemalizm Dininin Törenlerine Katılmamak, İmani Bir Sorumluluktur!

Bilindiği üzere, Mustafa Kemal’in fikir babası olan Auguste Comte, dine karşı çıkmış, ilerlemeci tarih anlayışıyla dinlerin devrinin kapandığını ve en ileri aşama olan pozitivizme ulaşıldığını iddia etmiştir. Pozitivist felsefenin kurucularından olan Auguste Comte, kendi ürettiği bu seküler düşünceyi, daha sonra ilahı insan olan bir din olarak niteleyip adına “insanlık dini” diyerek, büyük bir çelişki yaşamış, ilahi dinden kaçarken ilahı kendisi olan dine sığınmıştır.1 Pozitivizmin önderlerinin, dine, ilahi olana, kutsala savaş açarak oluşturdukları felsefelerini ve beşeri düşüncelerini kutsallaştırmak, hatta “insanlık dini” adı altında dinleştirmek çelişkisine sürüklendikleri gibi, onları taklit eden Kemalistler de, dine, ilahi olana, kutsala savaş açarak oluşturdukları Kemalizm’i kutsallaştırıp ...

Devamı »

%22,5 Doğalgaz Zammı Adaleti Piyasa İlahına Kurban Etmektir

Kemalist sistemde oligarşik despotizm, kapitalist kuşatma ve sömürü ısrarla sürdürülüyor. Ekonomik ifsada dayalı egemen düzen, kuruluşundan beri kaynaklarını çalıp zenginlere transfer ettiği fakir halkları, değişen hükümetlere rağmen ezip, sömürmeye devam ediyor. Piyasa ilahının arkasına sığınan kapitalist zihniyet, bürokratik oligarşiye ve halkın iradesini temsil etme basiret, cesaret ve becerikliliğini gösteremeyen ve iktidarsız iktidarını koruma endişesiyle kendilerine biat eden siyasi kadrolara istediği kararları aldırıyor. Üstelik küresel ve yerel egemenlerin, kapitalistlerin çıkarlarını, geniş halk kitlelerinin sefaleti pahasına koruyan kararlar, piyasa ya da IMF böyle istiyor diyerek alınıyor. Mustafa Kemal’in İzmir İktisat Kongresinde verdiği startla kapitalizme eklemlenen sistemde, Batıcı Kemalist sistemi ayakta tutacak yandaş ...

Devamı »

Sözde “Cumhuriyet”in 85. Yıldönümünde Askeri Saltanat Devam Ediyor

Askeri vesayet rejiminde sultanlık yapan asker bürokratların ve yardımcıları kimi yargıç ve savcıların konumları ve cüretkarca gerçekleştirdikleri hukuksuzluklar, bu ülkede asker ve yargı bürokratlarının öncülüğünde ve sömürücü büyük sermayedarlar ile besledikleri medyanın desteğinde bir bürokratik diktatörlüğün “Cumhuriyet” diye yutturulduğunu apaçık ortaya koymuyor mu? Bu yüzden, “Resmi İdeolojinin Bayramı” olarak kutlanan 29 Ekim’ler, bir avuç egemen azgın beyaz azınlığın, kendilerine iktidar ve rant sağlayan sistemin oluşumu bakımından sevinç günü iken, bu oligarşi tarafından ezilen, sömürülen, horlanan, aşağılanan, itilip kakılan, kaynakları hortumlanıp sefalete mahkum edilen, hak ve özgürlükleri gasp edilen, keyfi ideolojik uygulamalarla, baskı ve yasaklarla hizaya sokulmaya çalışılan, kendisi olmasına ve ...

Devamı »

AYM Kararı Gerekçesi, Laik Kemalist Ulus Devletin Tükenişinin İlanıdır

Başı açık ve örtülü ayrımı yapmadan bu ülkenin bütün çocuklarının eğitim özgürlüklerini kısmen genişleten Anayasa değişikliğini haddini ve yetkisini aşarak iptal eden Anayasa Mahkemesinin hukuki anlamda son derece seviyesiz, basit, aynı zamanda keyfi ve ideolojik muhtevalı gerekçesi de 5 ay sonra yayınlandı. Bu karar ve gerekçesi, ahlaki ve hukuki mesnetten yoksun keyfi ve ideolojik bir dayatmadır. AYM yargıçları, kendilerine görev veren anayasayı çiğnemekte hiçbir sakınca görmemekte, darbecilere selam duran, emir komutayı esas alan, resmi ideolojiyi dogmalaştıran bir mantıkla hukuku ayak altına alabilecek bir cüretkarlık örneği ortaya koyabilmektedirler. Kendilerine hesap soracak hiçbir merci bulunmaması, askeri bürokrasinin gücünü de arkalarında hissettikleri ve ...

Devamı »

Başbuğ, Yargı ve Başbakanı “Doğru Yerde Bulunmaya” Çağırıyoruz!

Genelkurmay Başkanını, Yargı Mensuplarını ve Başbakanı “Doğru Yerde Bulunmaya” Çağırıyoruz!   Bilindiği üzere, “Derin Devlet” çeteleriyle PKK’nın iç içe geçmiş çarpık ilişkilerle şiddeti tırmandırdıkları bir kaos ortamında ve Genelkurmay Başkanının Kuvvet Komutanlarını arkasına alıp toplum üzerinde baskı kurmaya, halkı ve medyayı hizaya sokmaya çalıştığı darbe-muhtıra havası içerisinde “Ergenekon Çete Davası” görülmeye başlandı.   Artık yerli yabancı herkesin tartışılmaz olarak bir biçimde kabul ettiği gerçeklik, Türkiye’de “Demokrasi” adı altında bir oyun oynanmakta, aslında üst rütbeli asker bürokratların öncülüğünde, yargı, üniversite ve TÜSİAD gibi kurumların üst kadrolarının iştirakiyle oluşturulan oligarşinin despot yönetimi egemen kılınmış bulunmaktadır. İşte bu askeri vesayet rejiminde başından beri, ...

Devamı »

Kur’an Nesli; Tarih, Medeniyet, İktidar Değil, Vahiy ve Kulluk Eksenlidir

Başka Gelecek Tasavvurları ve Projelerle Kur’an Nesli Karıştırılmamalı Seyyid Kutub‘un gündemleştirdiği “Kur’an Neslini Yeniden İnşa” projesi, ümmetin vahiyle yeniden inşâsı sorumluluğunu hatırlatan “Öze Dönüş” veya “Islah” projeleriyle paralellik arz eden bir konudur. Ümmet nüvesi ve ümmeti yeniden yapılandıracak öncü kadro mahiyetinde, ilk Kur’an Nesli örnekliğinde bir Kur’an Neslini ya da cahiliye toplumuna alternatif bir Kur’an cemaatini, toplumunu yetiştirmek, her “ıslah” projesinin olmazsa olmaz önceliğidir. Islah projesi, sadece Kur’an’ı ve mütevatir sünneti belirleyici kılan, öncelikle aklını, imanını, şahsiyetini ve hayatını vahiyle arındırıp inşa eden, daha sonra da tüm tarihsel birikimi vahiyle sorgulayıp ayıklama sorumluğunu kuşanan ve böylece ortaya çıkan sahih din ...

Devamı »

Tevhidi Ümmeti Oluşturmak Ve Kur’An Neslini İnşa Etmek Akıdevi Bir Sorumluluktur

İnsanlık serüveni bir Peygamber’in önderliğinde ve tek bir ümmet olarak başlamıştır. İlk insan toplumu bir Peygamberin öncülüğünde oluşturulan tevhid toplumu olarak teşekkül etmiştir. Daha sonra insanlar vahyin gösterdiği istikameti ve Peygamber’in oluşturduğu sahih geleneği terk etmiş, aralarındaki anlaşmazlıklar yüzünden ayrılığa düşmüşlerdir. “İnsanlar tek ümmetti, sonra ayrıldılar…”[1] Bütün Peygamberlerin davet ettiği tevhid akıdesi ortak paydasında başlangıçta tek bir ümmet olan insanlık, bilahare dinlerini parçalayarak ve fırkalara ayrılarak bu tevhidi geleneğe ihanet edip tekrar cahiliyeye sapmışlardır. İşte bu ayrılık ve sapmalar sonucunda insanlık mâruf olanı terk edip, fıtratını bozarak münkere yönelmiş, münker yayılıp kalıcılaştıkça toplumu kuşatmış ve böylece tarihsel süreç içinde cahiliye ...

Devamı »