BIGtheme.net http://bigtheme.net/ecommerce/opencart OpenCart Templates
Ana Sayfa / Mehmet Pamak / Makale / Aralık 1995’te Haksöz İmzalı Bugüne Işık Tutan İbretlik Yazı: Çözüm Topyekün İslami Mücadelede!

Aralık 1995’te Haksöz İmzalı Bugüne Işık Tutan İbretlik Yazı: Çözüm Topyekün İslami Mücadelede!

Bugün AKP’nin ve hazırladığı şirk anayasa tasarılarının “Aktif Destekçiliği”ni Yapan ve Hatta hem davetin muhataplarını hem de Müslümanları bu istikamette oy vermeye çağıran ve “tarafını belli etmeye” icbar eden yazılar yayınlayan Haksöz ve Özgürder çevresi, Aralık 1995 tarihli H. Dergisinin 57 sayısında ise, yine ibretlik biçimde adeta bugünkü kendi tercihlerini hedef alan bir içerikle özetle şunları yazmışlardı: (Bu yazı, RP yazan yerlere AKP yazarak güncellenip bütüncül biçimde aşağıdaki linkten okunabilir. Biz okumayı kolaylaştırmak için bugüne mesaj veren önemli kısımları alıntıladık).

 

Çözüm Topyekün İslami Mücadelede!

Haksöz

 

https://www.haksozhaber.net/okul/cozum-topyekun-islami-mucadelede-1136yy.htm

Aralık 1995

Türkiye 24 Aralık’ta, temel tercihleri ve pratikleri itibariyle birbirlerinden ciddi hiçbir farkları olmayan, her geçen gün birbirlerine daha çok benzeyen, aynılaşan partiler arasında yapılacak bir seçime hazırlanıyor.

Partiler arasında yaşanan ittifak pazarlıkları ve aday trafiği, bu aynılaşma olgusunun en somut ve de en çirkin göstergelerinden birini teşkil ediyor. Teklif edilen milletvekilliği sayısına, daha doğrusu pazarlık payına bağlı olarak neredeyse herkesin herkesle ittifak edebileceğini gösterdiği, yine aynen profesyonel futbolcuların her takımda oynaması gibi, birçok adayın sıralamada kendisine en iyi yeri hangi partinin vereceğine bağlı olarak çok rahat bir biçimde şu veya bu parti listesinden meclise girmeye hazırlandığı bir seçim bu. Yıllarca bir parti saflarında politika yapmış bir şahıs, seçilme telaşı dışında hiçbir ciddi gerekçe göstermeksizin bir bakıyorsunuz bir başka partinin kapısını çalabiliyor. Ve düne kadar hırsızlıkla, yalancılıkla, vatan hainliği ile suçladığı o parti yetkililerince törenle, alkışla karşılanabiliyor.

Yok Aslında Birbirlerinden Farkları!

…. Türkiye’de siyaset adına, demokrasi adına nasıl bir rezaletin kurumsallaştığı, bu süreç içinde gayet belirgin bir biçimde ortaya çıkmış görünüyor. …. kurdukları yağma ve yolsuzluk mekanizmasının hesabını verememekten korktukları için, bir gün bile hükümetten uzak olmayı düşünemeyen kirli menfaatlar koalisyonunun ortakları DYP ve CHP (bugün yerine AKP ve MHP yazılabilir-MP); hayali bir iktidar beklentisinin sonucunda gerçekleşecek bir çıkar bölüşümü dışında varlığı hepten anlamsız hale gelen politik tutarsızlıklar şampiyonu ANAP (AKP denilebilir-MP); …. ve her türlü pazarlıkta, her türlü alışverişte fütursuzca arzı endam etmekten çekinmeyen oryantal dansözlere taş çıkartacak kıvraklığa sahip MHP; ayrıca Kamer Gençler, Mümtaz Soysallar, Korkut Özallar ve daha nice örnekler, sadece politika ve politikacılar düzeyinde ortaya çıkan yozlaşmanın değil, sistemin çürümüşlüğünün de ibret vesikalarını teşkil etmektedirler.

Sistemin kirli küpüne batan partilerin tümü “sistemin boyası”nı ortak bir üniforma gibi taşımakta ve farksızlaşmaktadırlar.

…..Bu kerameti kendinden menkul demokrasi oyununda halka düşen rol ise seçim sandığına varıp isimleri, amblemleri ve bir de liderleri birbirinden farklı partiler içinden tercihini yaparak bağımsız ve de kutsal “irade”sinin meclise nasıl yansıyacağını huzurla temaşa etmek olacaktır.

Sistemin asli yapılanmasını bilen ve laik Kemalist dikta düzeninin farkında olan müslümanlar açısından, yeniden sahnelenen/sahnelenecek olan bu oyun genel işleyişi itibariyle hiçbir orijinalliği bulunmayan, bayat bir oyundur. …

Tevhidi Bir Mücadele Hattının Eksikliğinin Doğurduğu Boşluk

Düzene bütüncül olarak karşı çıkma iddiasında bulunan müslümanlar arasında RP’ye teveccüh eğilimlerinin yaygınlık kazanması iki nedene bağlanabilir. Söz konusu müslümanlar arasında düzene bütüncül anlamda karşıtlığın ilkesel bir zemine oturtulamadığı, söylem düzeyinde kaldığı ve somut pratik örneklikler ortaya konulmasında karşılaşılan güçlüklerin henüz aşılamamış olduğu görülebilmektedir. Bu noktada ortaya çıkan boşluk farklı etkilenmelere açık bir yapı oluşturmaktadır.

Temelde yenilik ve oturmamışlıktan kaynaklanan sebeplerle, tevhidi bir mücadele hattının somutlaştırılmasında çekilen güçlükler ve sancılar, somut siyaset arenasının kızgınlaştığı ve yoğunlaştığı mevcut ortamın da etkisiyle, bilinçli müslümanlar arasında RP’ye doğru ölçüsüz siyasi yönelimlere, hatta savrulmalara yol açabilmektedir. Öte yandan bu istenmeyen gelişme, arındırılmaya, netleştirilmeye çalışılan kimliğin daha bir bulanıklaştırılması sonucunu doğurarak, tevhidi bir mücadele hattını yeşertme çabalarını daha bir zorlaştırmakta, güçleştirmektedir. Net, tavizsiz bir İslami kimlik ve bu kimliğin pratik örnekliği belirgin bir biçimde somutlaştırılmadıkça da, söz konusu bu olumsuz gidişatın devam etmesi kaçınılmazdır.

Egemenlerin Saldırılarına Karşı RP’yi Savunma Eğilimi

Öte yandan egemen laik çevrelerin RP aleyhine sürdürdükleri azgın kampanyanın kendisi de RP’ye teveccühü arttıran ve ilkine göre çok daha doğal sayılabilecek bir diğer nedeni oluşturmaktadır. …

…………….

Düzen RP’ye karşı oluşturduğu cepheyi sadece laiklik dinini koruma ve kollama misyonuna sahip kurumlar ve bu dinin açık müntesipleri ile de sınırlamıyor. Bir takım dolaylı yol ve yöntemlerle “geleneksel dinci” ve muhafazakar çevreleri de yedeğine almayı ihmal etmiyor. Bu alanda perdeye yansıyan görüntüler ise şüphesiz çok daha mide bulandırıcı. Düne kadar ehveni şer adıyla formüle edilen, sol tehlikesine karşı büyük sağ partiye destek verme politikası güden çevrelerin bugün hala ANAP ya da DYP ile flört etmeyi sürdürmeleri bu çevrelerin boğazlarına kadar sağcılık batağına saplanmış olduklarını ortaya koyuyor. İflah olmaz sağcılık illetine kapılmış bu çevreler, sözde İslam adına sahip oldukları her-şeyleriyle bu müşrik düzene hizmet etme zilleti içinde ısrarla, inatla yuvarlanmaktadırlar.

……….

Sağcı, dinci çevrelerin egemenlerin dümen suyuna girerek RP aleyhine oluşturulan koroya dahil olmaları düzenin açtığı kampanyanın yoğunluğunu ortaya koymaktadır. Bununla birlikte İslami tehlike ile özdeşleştirilerek RP aleyhine estirilen bu azgın laik kampanya aslında RP için bir avantaj sayılmalıdır. Böylelikle RP İslam’a yöneliş, İslam’a teveccüh olgusunu kendi hanesine artı puan olarak yazabilmekte, kesinlikle haketmediği bir sahiplenme, desteklenme tavrına muhatap olabilmektedir. …

RP’nin Derinleşen Kimlik Bunalımı

… Egemenlerin tavrına meydan okumak yerine sürekli tutarsız ve çelişik politikalarla adeta egemenlere “biz de sizden çok farklı değiliz, bizi de bu sistemin bir parçası olarak kabullenin” mesajı vermeye çalışmaktadır. Kitle İslam’a yöneldiği için RP’ye gelirken, RP her geçen gün biraz daha kimliksiz, kişiliksiz kitle partilerine benzemeye çaba göstermektedir.

……………

Aslında bu yaklaşımın ne ölçüde yanlış olduğunu bizzat RP tabanı defalarca yaşadı. Bunun somut örneklerinden biri 1991 seçimlerinde MHP ile yapılan ittifak idi. Karanlık odaklarca tezgahlandığı şayiaları ayyuka çıkan bu kirli ittifaka karşı tepkileri gidermek için RP yöneticileri bir sürü ipe sapa gelmez gerekçeler sıralamış ve tabanın rahatsızlığını halletmişti. Bu ittifakın sonunda, yoksul müslüman halkın ekmeğinden kestiği parasını, elindeki bileziği, kulağındaki küpesini bağışlayarak oluşturduğu kaynaklar kullanılarak ırkçı, zalim, Siyonist işbirlikçisi Türkeş ve ekibinin Meclis’e girmesi sağlanmış oldu. Yavru Bozkurtlar bugün semirmiş ve azgın bir tehlike haline gelmişse bunda “mutlaka bir bildikleri” olduğuna hükmedilen RP kurmaylarının payını göz ardı etmek haksızlık olur.

………………..

RP Düzen Partisi Olmama İddiasında Ne Kadar Tutarlı?

RP’nin ve benzeri oluşumların sahip oldukları kimlik ve pratik itibariyle açık ve net bir biçimde düzen karşıtı, düzen dışı olmadığını ve olamayacağını bilmekteyiz. ….RP iktidara ulaşacak olursa, düzen karşıtı bir parti olma iddiasını ne tür politikalarla, hangi pratiklerle somutlaştıracaktır?

Örneğin, RP iktidarında Türkiye emperyalizmin ileri bir karakolu olmaktan çıkıp, anti emperyalist bir siyaset izleyebilecek midir? İslam’a karşı konumlandığını artık açığa vurmaya başlayan emperyalizmin saldırgan gücü NATO ile ilişkiler kesilecek, Amerikan üsleri kapatılacak mıdır? Siyonist işgal gücü ile sürdürülmekte olan münasebetler tümüyle kesilecek midir? Emperyalizme ve işbirlikçi güçlere karşı İslami hareketlere destek verilecek midir?

Resmi ideolojinin kangrene dönüştürdüğü Kürt sorunun da RP’nin çözümü nedir? “İslami kardeşlik” tezi slogan olmaktan çıkıp, devletin ırkçı, baskıcı, zalim yapılanmasına rağmen fiiliyata dökülebilecek midir? Kontrgeriila cinayetlerinin, yargısız infazların, işkencelerin hesabı sorulabilecek midir?

Halkı sömüren ve sömürdükçe büyüyen kapitalist sermayenin ülke kaynakları üzerindeki tahakkümüne son verilecek midir? Faizci, tefeci ekonomik düzene, her geçen gün daha bir palazlanan fuhuş pazarına, kültürel ve ahlaki yozlaşmaya, Batı öykünmeciliğine, her geçen gün artan kimlik krizine dur denilebilecek midir?

…………………

Düzene karşı topyekün İslami bir mücadeleyi benimsemenin gerekliliğine iman eden müslümanlar sistem içi, sistemden icazetli oluşumların niteliğini ve gücünün sınırlarını bilmek zorundadırlar. Sistemin siyaset oyununda yer almak ancak oyunu ifşa amacı taşıyorsa olumlanabilir, onun dışında hangi amaçla olursa olsun İslami bir hareket için oyunun bir parçası olmak, ilkesel açıdan kabul edilemez.

…..Bu yüzden tevhidi bir mücadele anlayışına sahip müslümanların RP ve benzeri her türlü harekete verecekleri en önemli destek, bu tür hareketlerin bünyelerinde taşıdıkları olumsuzlukları ve eksiklikleri ortaya koyarak yanlış politikaların terk edilmesine katkı sağlamak olacaktır. …

….. RP çizgisini ve kimliğini benimsemek, ya da RP’yi İslami bir hareket şeklinde değerlendirerek sahiplenmek ise hem ilkesel düzeyde, hem de pratik gerçekler açısından kaçınılması gereken bir yanlış ve ciddi bir sapma emaresidir.

Gündem Yazıları

Haksöz Dergisi Sayı: 57 – Aralık 1995

 

 

İlginizi çekebilir

Aksa Tufanı Oyunu Bozdu

Erdoğan başta olmak üzere bütün bölge ülkelerinin yöneticileri ise, o süreçte işgalci siyonist terörist İsrail ile normalleşme politikası yürütüyorlardı. Gazze müslüman Filistin halkının elinde olduğu süreçte bile bu halka ait doğalgaz rezervlerini İsrail gasp etmiş ve çaldığı bu gazı satmaya bile başlamıştı. Erdoğan ise hırsızın çaldığı bu gazın İsrail'e/hırsıza aidiyietini kabul edip hırsızla işbirliği yaparak bu çalıntı gazı Türkiye sahasından geçecek boru hattıyla Avrupa'ya ihraç edilmesinde hırsızla işbirliği konusunda 2022 yılında terörist İsrail Cumhurbaşkanı Herzog u Türkiye'de ailece ağırlayıp anlaşma yapmıştı.

Bir Cevap Yazın